ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
Tarihselci Prof Öztürk'ün

Tarihselci Prof Öztürk'ün "Aklı Mutlaklaştırma" Çağrısına Dâir

Tarih 22 Ekim 2017, 22:18 Editör Yönetici

Tarihselci Prof Öztürk'ün "Aklı Mutlaklaştırma" Çağrısına Dâir

Öztürk’ün 21 Ekim tarihli yazısına(1) göz atanlarınız var mı bilmem. İlk okunduğunda Martin Luther King’in yazdığını düşündüren bu yazıda öyle hezeyanlar var ki, hangisini tutsak elimizde kalacak vaziyette.
Öztürk,  yazısında öncelikle İslâm kültür ve medeniyetinin ayakta ve sapasağlam durmasını sağlayan “ittibâ” olgusunu “sokma akıl” olarak tanımlamak sûretiyle yerden yere vurmuş;

“Sokma akıl yedi adım gider sözü, kendi aklının ne işe yaradığını bilmeyen, hatta bilmek dahi istemeyen, hep başkalarının aklıyla hareket eden kimseleri niteler ki böyle bir niteleme özellikle müesses dinî yapılardaki genel müslüman modelini akla getirmektedir.” demiş.

Bu noktada “Öztürk, Fetö gibi dinî görünümlü bâtıl yapılanmaları kasdediyor”denilebilir. Ama yazının devamını okuduğunuzda meselenin öyle olmadığını anlıyorsunuz, devamında diyor ki;

“Zira dinî düşünce dünyamızdaki en temel problemlerden biri sokma akıl ve buna bağlı olarak, ‘Ben bilmem, şeyhim bilir’ demeyi kendine hayat felsefi(felsefesi) edinmiş dindar modelidir.”

 

Yani Öztürk uzun yazısında kısaca şunu demek istiyor;

Hz. Peygamber (s.a.v.) Sahabe-i Kirâm’a (r.anhum) herhangi bir şey sorduğunda, Ashab neden aklını kullanıp ta cevap vermemiş te “Allah Resûlü en doğrusunu bilir” demişler? Ya da mesela Hanefî mezhebi Âlimleri İmam Ebû Hanîfe’nin ve İmâmeyn’in görüşlerinin dışına neden hiç çıkmamışlar? Oysaki Allah akıl vermiş, özgür düşünme yetisi vermiş. Sünnete ittibâ, Sahabeye ittibâ, Selefe ittibâ, Mezhebe ittibâ, Ulemâ’ya ittibâ da neymiş? Bunların hepsi sonuç itibariyle sokma akıl’dır.
Öztürk bu muğâlataları söylerken (kasdederken), bu durumu “beleş hizmet alımı arzusu” olarak tanımlıyor.

Oysa İslâm medeniyetinin temellerinde “ittibâ” olgusu vardır. Kur’ân’ın ve Sünnet’in sâlim bir şekilde bizlere ulaşmasında, nesillerden nesillere aktarılmasında ittibâ’nın ne denli önemli olduğu âşikârdır. Ulemânın “İslâm akıl dini değil, nakil dinidir” sözündeki hakikat te ittibâ’ya, uymaya, güvenmeye, itibâr etmeye işaret eder. Kur’ân, Sünnet, Hadis ve İslâmî müktesebâtın tamamı bu ümmetin hâfızası ile ve daha da önemlisi birbirilerine güvenerek aktarımı ile bugünlere ulaşmıştır. Öztürk’ün “Ben bilmem şeyhim bilir” diye tanımladığı husus, yani İslâmı ayakta diri tutan en önemli olgu olan hoca-talebe ilişkisi Profumuza göre “sokma akıl”dır.
Elbette insanoğlu’nun olduğu yerde birtakım arızalar, hatalar da olması doğaldır. “İttibâ”nın abartılıp, Kur’ân, Sünnet ve Sahabe ölçüsünün dışına çıkarılıp, bazı çarpık/arızalı oluşumların, durumların ortaya çıktığı bir hakîkattir. Lâkin aynı durum en çok kendilerini Kur’ân Müslümanlığına nisbet edenlerde görülmektedir. Birileri de Kur’ân’ı (ya da Kur’ân ile birlikte Sünneti de) çarpıtarak, yanlış anlayarak, hevâsına göre yorumlayarak arızalı bir İslâm ve İlâh tasavvurları ortaya koyuyor diye, İslâm’ı da rafa kaldırmak, Allah inancını da gözden çıkarmak mı (hâşâ) gerekir acaba bay Öztürk’e göre ?…
Birileri mezhepçilik yapıp kavga gürültü çıkarıyor diye mezhepleri toptan çöpe atmayı, birileri “ittibâ” olgusunu abartıp bazı çarpık/arızalı durumlara sebebiyet veriyor diye İslâm medeniyetini inşâ ve ihyâ eden ve bugünlere ulaşmasını sağlayan “ittibâ” olgusunu rafa kaldırmayı  teklif ederken, koskocaman bir elma ağacının dallarında bazı çürük elmalar var diye ağacı kökünden kesmek gibi bir akılsızlığı teklif ederken, yerine dinsizliğin yolunu açan, köprü olan rasyonalizm’i, akılcılığı, aklı mutlak tek ölçü, tek hakikat, tek gerçek ilâh yapmayı öneriyor bay Öztürk? Peki bunu yaparken hangi akıldan bahsediyor acaba?

Öztürk yazısının devamındaağzındaki baklayı çıkartıp, Mücahit Bilici adlı bir vatandaş’ın “İslamda Savaş Bitmiştir” adında bir kitabındaki “ruhban ve hayvan” adlı bir yazısına da atıfta bulunarak ve yazıyı da onayarak, Luther’in deklarasyonunu anımsatan şu sözleri dile getiriyor;

“Avrupa’daki aydınlanma dinen İslamlaşmadır ki buna ateizm de dâhildir. Zira aklı kullanan samimi bir ateizm, aklı kullanmayan samimi bir müslümanlıktan daha insani ve İslamidir. İnanmamak ve inanmayabilmek, inanma ve inanabilmenin şartıdır. Başa kakılmış bir doğru, rıza ve iradeyle ulaşılmış bir yanlış kadar saygın değildir. Şu halde, Avrupa’daki tarihsel aydınlanma Hıristiyan toplumun ruhban ve saltanat esaretinden çıkarak insaniyete girmesi, aklın ferde düşmesidir.”

Yani Öztürk’e göre gerçek dindarlık, aklın putlaştırılmasına bağlıdır. Allah’ı mı inkâr ediyor, Peygamberi ve Kur’ân’ı mı inkâr ediyor, ateist mi, hiç önemli değil, eğer bütün bu inkârlarını aklını kullanarak yapıyorsa işte gerçek Müslüman o’dur, gerçek insanlık budur.

 

Sözlerinin devamında ise saded mahiyetinde, Ehl-i Sünnet anlayışını bizzat işaret ederek; “Atalar dininin, fıkıh mühendislerinin, ruhban sınıflarının, efendileştirilmiş hocaların vesayet ve velayetine karşı İslam’ın özü olan Kur’an, esas itibariyle bireyi akla ve düşünmeye davet eder” diyor.

 

Yakın zamanda, Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco’nun “Bizim kutsal metinlerimiz için yaptığımız gibi onların da Kuran üzerine eleştirel bir çalışma yapmaları onlar için iyi olur diye düşünüyorum. Tarihsel-eleştirel bir yorumlama yöntemi, gelişmelerini sağlayacaktır” sözlerini kendisine düstûr ve anlatmakla vazife edinen Öztürk, yazısındaki bu sözleriyle; “1400 yıl öncesinden gelen Atalar dinini terkedin artık, Allah akıl vermiş hepimize kullanalım diye, o halde bizim tek rehberimiz, tek ölçümüz akıldır. 1400 yıl önce arap yarımadasına inmiş ve o dönemde yaşanmış ve uygulanmış olan İslâm tarihte kalmıştır, o İslâm bâtıldır, gericidir, tozlanmış eskimiş, küflenmiştir, onarılmaz durumdadır. Biz artık aklın hakimiyetine, mutlaklığına dönelim” demek istiyor.

Öztürk ile aynı derecede kalbi mühürlenmiş olan, dine bakışı aynı olan ama aklını kullanmayı bırakıp Öztürk’e tâbî olan bazı zevâta, ilk okuduğunda limon kolonyasının verdiği anlık bir ferahlamadan öteye gitmeyecek olan bu sözler, bize gösteriyor ki;  Öztürk ve İslamoğlu arasında retorik, amaç, söylem ve hedefleri açısından hiçbir fark görünmüyor.

 

Daha uzun ve daha derinlikli bir eleştiri yazmak isterdim ama buna vakit ayırmak gerekir. Şimdilik bu kadar olsun.

Şükrü Yaşar
22.01.2017


1- İlgili yazının kaynağı; http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-ozturk/sokma-akil-yedi-adim-gider-5243#


Bu haber 2642 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




MUSTAFA ÖZTÜRK

Kur'an Hz. Peygamber ve Kavmi İçin Öğüt Değil Mi? Mustafa öztürk'e cevap..

Kur'an Hz. Peygamber ve Kavmi İçin Öğüt Değil Mi? Mustafa öztürk'e cevap.. Kur'an Hz. Peygamber ve Kavmi İçin Öğüt Değil Mi? Mustafa öztürk'e cevap..

PROF. MUSTAFA ÖZTÜRK KENDİ SAPIKLIĞINI İLAN ETTİ

PROF. MUSTAFA ÖZTÜRK KENDİ SAPIKLIĞINI İLAN ETTİ APAÇIK KURAN'A VE PEYGAMBERİMİZE HAKARET EDERCESİNE SAÇMALAYAN BİR SAPKININ HAZİN SONU..

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign