ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE İLETİŞİM

BİLGİLENDİRME:

Elbette altta ki isimlerin hepsini bir tutmuyoruz. Reddiye ve tenkit edilenleri bir kategori altında topladığımız için böyle uygun gördük.

HABER ARA


Gelişmiş Arama

GALERY

EN ÇOK OKUNANLAR

SİTEMİZE ZİYARETLER!

       
MEHMET GÖRMEZ MÜSLÜMAN MIDIR, DİYE SORAN KARDEŞİME!

MEHMET GÖRMEZ MÜSLÜMAN MIDIR, DİYE SORAN KARDEŞİME!

Tarih 15 Aralyk 2017, 00:46 Editör Yönetici

MEHMET GÖRMEZ MÜSLÜMAN MIDIR, DİYE SORAN KARDEŞİME!

 

MEHMET GÖRMEZ MÜSLÜMAN MIDIR, DİYE SORAN KARDEŞİME!

Giriş

Biz herkesin iman sahibi olmasını arzularız, bunun için de gayret sarf ederiz. (Bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=166#202907117 ).  Aksi hal mümine mutlaka üzüntü verir. Zira Allah Teâla, her mükellefe Müslüman olmayı emretmiştir. İslam Hukukunun ortaya koyduğu şartlar dahlinde inanç hürriyeti de vardır. Bu hürriyetin verilmesi, Müslüman olmayı tercih etmeyenler hakkında ahiret sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez. Bu hürriyet, sadece dünyada imtihanın gereği olarak irade/seçme hürriyetidir.

Anayasa ve Medeni hukuk cephesinden bakıldığında ise kişilerin inanç ve düşünce özgürlüğü vardır. Ancak bu özgürlük başkalarının inancını zedeleme, özellikle kurumsal İslam’ın yıpratılması hürriyetini vermez. Bir de bu yıpratma, resmi görev başında yapılırsa, “görevi kötüye kullanmak” ve adını anmak istemediğim bir sıfat da söz konusu olur. Zira, kendisine tevdi edilen yüce sıfata güvenerek toplum/Müslüman teb’a, dinde en yetkili kişinin söz ve yazısını dinde delil olarak görmektedir. İşin bizi ilgilendiren yönü de burasıdır. Zira, köşesine çekilmiş, toplumun itikadına zarar vermeyen bir teoloğun fikirleri bizi ilgilendirmez. Ama dinini öğrenmek ve toplumu irşad etmek üzere İlahiyat’a gönderilen vatan evladının itikadını bozmayı amaçlıyorsa, bunu köşesine veya kürsüsüne çekilmek olarak kabul edemeyiz.

Soruya gelirsek, her şeyden önce Diyanet İşleri Başkanlığına kadar yükselmiş bir hadis profesörünün elbette imanı sorgulanmaz. Ama fikirleri tenkit edilebilir. Bu bağlamda biz, Görmez’in zaman zaman İslam İtikadıyla da bağdaşmayacak kadar ağır olan fikirleri karşısında, imanı hakkında hüküm vermekten öte, fikirlerinin ne olduğunu yansıtmakla yetiniriz. Madem ki merak ettiniz ve bizim eleştirilerimizi çok gördünüz, bu konuda Görmez’in makale, kitap ve konuşmalarından kaynaklarıyla birlikte bazı örnekler vereceğiz.

Görmez’in Tenkit Edilen Fikirlerinden Örnekler

1) Başörtüsü taabbudi/bağlayıcı/dini emir değil, menduptur anlamına müstakil makalesi de var. "Başörtüsü taabbbudi değildir"(!) denildiğinde, başörtüsünün akılla anlaşılabilen ve şartlara göre var ya da yok olabilen, şartlar dahilinde çağa göre değişebilecek bir hüküm olduğu, bağlayıcı mutlak bir emir olmadığı ifade edilmiş olur. Nitekim makalenin son satırlarında Görmez, "taabbudi değildir" ifadesini vurgulamak amacıyla "taabbudi" kavramı yerine geçecek terimi de ifade etmektedir ki o terim, "ahlakilik" kavramıdır. "Başörtüsü ahlaki bir hükümdür" demek, "başörtüsünün âdapla ilgili olması, yani bağlayıcı olmaması demektir. Başka bir deyişle, "yaparsanız iyi olur ama yapmazsanız da günah/suç işlemiş olmazsınız" demektir. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=88 ).

2) Sünnet bize bir model olarak gelmemiştir, diyor. İslam alimleri ve İslami ilimler doğru bilgiyi yansıtmıyor, hadisçiler hadisleri anlayamamış, akaide de yanlış şeyler girmiş, fıkıh ve fıkıh usülü’yle doğru bilgi bulunamaz, bu ilimlerle doğruyu bulamayız, bunun için bu ilimler günümüzde yeniden yazılmalıdır, diyor. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=89#20290798 ; Görmez, “Hadislerde Delalet Sorunu”, DİB Güncel Dini Meseleler Birinci İhtisas toplantısı, Tebliğ ve Müzakereler 02-06 Ekim 2002 Ankara, TDV matbaası, Ankara, 2004, s. 225-242; Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metotoloji Sorunu ve Yeni Bir Metodoloji İçin Atılması Gereken Adımlar”, İslami Arşl. Dergisi, Cilt, 10, Sayı, 1,2,3, 1997, s. 31-41).

3) Hadislerin peygambere aidiyeti kesin bile olsa, toplum tarafından kabul edilmiyor ve toplumda uygulanmıyorsa, bir değeri yoktur, diyor. Toplumun kabul ettiğine ve toplumda yaşanabilene “sünnet” diyor. Sünnet, toplumun kabul ettiği ve din adına yaşadığı hayattır, der. Fazlurrahman bu anlayışa, “yaşayan sünnet” der. (Yani topluma uymayan sünnet -ki o peygamber efendimizin buyruklarıdır- ölü sünnet güya). Görmez’e göre, asıl dini delil de “sünnet” dediği bu yaşantıdır. Hadisler, bu hayata uygun olduğu sürece doğru kabul edilir. Yoksa en sahih hadislerin de bir kıymeti yoktur. Görüldüğü gibi, görmez’in “sünnet” anlayışının, bizim bildiğimiz dini asli delil olan “sünnet”le uzaktan ve yakından hiçbir alakası yoktur. Aksine sünneti yok eden bir anlayıştır. (Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, s.222, 223, 231, 233, 234, 240; Bkz. Fazlurrahman, İslam Metodoloji Tarihi, s. 29, 30, 31, 83, 157, 158. Ayrıca bkz. M. Emin Özafşar, Hadis Yeniden Düşünmek., s. 29, 75, 77, 78, 100, 337, 338).

4) Yazılarından anlaşıldığına göre Görmez, koyu bir Fazlurrahman ve Musa Carullah fanatiğidir. Ne var ki bunu fazla dillendirmez. Eserlerinde getirdiği fikirlerin çoğu kere, Fazlurrahman’ın fikirleriyle örtüşmesinden dolayı bunu söylüyoruz. Carullh’ın kitaplarını yayınlayıp, tenkit etmemesi ve muhtelif yerlerde sitayişle bahsetmesi dolayısıyla da Carullah hayranı dedik.

Görmez, açıkça zikretmeden “tarihselliği” savunur. Hadislerin de tarihsel anlaşılması gerektiğini savunur. “Tarihsellik”, dini hükümlerin, Kur’an’ın ve sünnetin, o devirde geçerli olmakla birlikte sonraki asırlarda ve bugün geçerli olmaması demektir. Onun için, sünnet’e birebir ittiba yanlıştır, der; “rol model” olarak asra göre sünnet’i biz yorumlarız, metinlerde geçen hükümler bugün geçerli değildir, anlamına “hadisleri kanun metni gibi anlamak yanlıştır” der. Sünnet, toplumun kabul ettiği ve yaşadığıdır, der. Fazlurrahman bu anlayışa, “yaşayan sünnet” der. Yani topluma uymayan sünnet (Peygamber Efendimiz’in söz fiil ve takrirleri) ölü sünnettir, haşâ! Tekrar edelim ki Görmez’in sünnet tanımının, bizim bildiğimiz “sünnet”le uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Aksine sünnet’i örseleyen bir anlayıştır. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=149#20290756 ; http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=160#20290782 ).

5) Ulemanın ve dini literatürün, sünnetin delil oluşuna dair getirdikleri deliller, sünnetin delil olması konusunda yanlış delil olarak gösterilmiştir diyor. Hadislerde râvi tasarrufu vardır, bu nedenle hadislerin kutsal hiçbir değeri yoktur, diyor. “Erike hadisleri” denen ve ulemanın, sünnetin delil oluşuna dair gösterdiği sahih hadisi, sahabe uydurmuştur, diye Özafşar’ın yazdığı bir makaleye atıfta bulunarak, Özafşar’ın bu düşüncesini onaylamakta ve kendi düşüncesine de kaynak göstermektedir. (Görmez, “Sünnet’in Kaynak Değerini Temellendirme Sorunu”, s. 8-10. (Görmez’e ait bu makale, Görmez’in kendi web sitesinden alınmıştır (www.mehmetgormez.com); Özafşar, Hadisi Yeniden Düşünmek, s. 77, 78-80; Özafşar, “Polemik Türü Rivayetlerin Gerek Mahiyeti”, s. 30, 31, 38, 40, 42, 43, 45, 46, 48).

6) Konrad Vakfı’nda yaptığı bir konuşmada, “Eğer çok dinli yaşam yeniden ele alınacaksa, dinlerin ortak tecrübelerinden yararlanmak gerekir” der. Bu, dinler arası diyalog olacaksa dinlerin ortak noktaları alınmalıdır, demektir. Aynı toplantıda, Hıristiyanların iddiası olan ve Kur’an’ın açıkça reddettiği “Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi” hadisesini tenkit etmeksizin anlatıyor. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=90#202907110153 ; www.mehmetgormez.com/dosyalar/1_36753061_4101327.doc ).

7) Başkan Yardımcılığı sırasında Türkiye Diyanet Vakfı/İSAM yayınlarında, Hristiyanlığın ve Yahudiliğin yanı sıra, çin ve japon dinleri gibi beşeri dinler de hidayete götürür, tezini işleyen müstakil kitap basıldı. Müftü vaiz yetiştiren Haseki Eğitim Merkezleri programında, tarihselliği, “diyaloğu” ve “ılımlı İslam”ı işleyen kitap ve makaleler kondu ve bu kaynaklar, bizatihi kitap yapılarak kursiyerlere dağıtıldı. Örneğin Haseki programında yer alan bir makale, Yahudi ve Hristiyanlığın da bugün hidayete götürdüğü ve ulemanın İslam’ı yanlış anladığı tezini işlemektedir. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=85#202907110750 ).

8) Yine Görmez’in Başkan Yardımcılığı sırasında, kendi gözü önünde Türkiye Diyanet Vakfı aracılığıyla, Kur’an’ın Allah kelamı olmayabileceği ve günümüzde delil olmayabileceği konusunun da işlendiği bir sempozyum düzenlenmiştir. O sırada Görmez, Vakfın Yönetim Kurulu Üyesi’dir ve Diyanet’in kompetanıdır. Sempozyumdan birkaç ay sonra da Başkan olmuştur. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=85#202907110750 ).

9) Frankfurt’ta kurdukları ilahiyat kürsüsüne idareci olarak arkadaşı Ömer Özsoy’u görevlendirdiler. Ömer Özsoy’un Frankfurt’ta göreve başlamasından beri basın ve öğrenciler huzurunda savunduğu, “Kur’an’ın onda birinin geçerli olduğu” tezidir. Bunların konuşulduğu ve Kur’an’ın Allah kelamı olmayabileceği konusunda Ömer Özsoy’un düzenlendiği sempozyuma, Görmez’in de Türkiye’den bir heyetle katıldığı ve sempozyumun açılış konuşmasını yaptığı, basında yer almıştır. Bu iddialara yalanlama bekliyoruz. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=84#202907110711 ).

10) Müslüman hanımların, ehli kitap erkeklerle evlenebileceğini söylemekte ve bunun aksine olan ulemanın icma’ının yanlış olduğunu belirtmektedir. (Güncel Dini Meseleler Birinci İstişare Toplantısı – I (15-18 Mayıs 2002), İstanbul, DİB baskısı, Ankara, 2004, s. 292).

11) Diyanet tarafından yönetilen TDV'ye ait 29 Mayıs Üniversitesi/Kuran Araştırmalar Merkezi (KURAMER) tarafından, Görmez’in Başkanlık dönemini olan 2016 yılı mayıs ayında, hiçbir eleştiriye yer vermeden Kuran ve İslam itikadı aleyhine şüpheler ileri süren aşırı İslam aleyhtarı M. WATT'ın (Mehmet Aydın'ın hocası) kitabını yayınlamıştır. Kitapta (ihtimalli kiplerle), Kur’an’ın, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in eseri olduğu, müşriklerle uyum sağlamak veya menfaat temin etmek için geçici bir süre Hz. Peygamber’in putlara taptığı, Lat, Menat ve Uzza’nın, kutsal varlıklar olduğu, beşerden bir öğretmeninin olduğu, Kur’an’daki kıssaları Tevrat’tan ya da halk arasında dolaşan hikayelerden aldığı ifade ediliyor ve bu görüşler tenkit de edilmiyor. ( http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=86#2029075303 ).

 29 Mayıs Ünv. İslami İlimler Fakültesi, Diyanet idaresiyle yürütülen Türkiye Diyanet Vakfı'nın açtığı üniversiteye bağlı bir fakültedir... Kuramer’in başında ise şu anda, eski DİB Başkanı Ali Bardakoğlu bulunmaktadır.

12) Görmez, İmanın ve İslam’ın şartlarını sıralayan, ayrıca “ihsan”ı tarif eden ve bazı kıyamet alametlerinden de söz eden Cibril hadisinin rivayetlerinin farklı lafızlarda olduğunu beyan ederek, bu hadisin sorunlu olduğuna işaret etmektedir.

Halbuki hadis, başta Buhari ve Müslim olmak üzere pek çok muteber kaynakta yer almıştır. Bu haliyle hadis, her şeyden önce müttefekun aleyh bir hadistir. Suyuti ve Kettani, hadisin mütevatir olduğunu da belirtmişlerdir. (Buhârî, İman, 37; Müslim, Îmân, 1 (1,5,7;  http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=104#20290772 ; Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metedoloji Sorunu, s. 197; Bünyamn Erul’un Cibril hadisi hakkındaki tenkidi daha vahim görünmektedir. Bkz. Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, s. 216-218).

 

13) Son örnek olarak, Görmez’in Fetöcülüğe karşı tutumu için de bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=81#2029073003  .

SONUÇ

Görmez’in sakıncalı bulduğumuz fikirleriyle ilgili olarak bunlar, kısa sürede aklımıza gelenlerdir. Yani, yukarıdaki zikredilenler, Görmez’in tenkit edilen fikirlerinin tamamı değildir. Örneğin, hanımların hayızlı halde tavaf yapabileceklerini ve bu halde namaz kılabileceklerini de savunur. Diyanet’in, Atatürk devrinden beri bastığı Buhari-i Şerif’in özet ve şerhi olan “Tecrid-i Sarih”te, çok sayıda uydurma hadis bulunduğu gerekçesiyle artık basılmadığını da söyler, vs. (Güncel Dini Meseleler Birinci İstişare Toplantısı - I (15-18 Mayıs 2002), İstanbul, DİB baskısı, Ankara, 2004, s. 364, 366.;  http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=93#202907110256 ).

Görmez’e ait yukarıda zikrettiğimiz fikirlerin, neredeyse her biri hakkında web sitemde yayınladığım makaleler vardır ( www.ahmetgelisgen.com ). Bunların daha geniş delilleri, orijinal lafız ve değerlendirmeleri bu makalelerde mevcuttur.

Görmez, ben bunları yazmadım, söylemedim derse şayet, eleştirel yazılarım da benim kimliğim de meydandadır. (Ankara, www.agelisgen.com, info@ahmetgelisgen.com ).

Size düşen, güvendiğiniz bir alime gidip, bunların ne anlama geldiğini ve hükmünü sormanızdır. Mümkünse te’yit için birkaç alime sorunuz ki yanılmayasınız. Madem ki bu soruyu tevcih ettiniz, sormazsanız vebal sizindir… (Bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=74#202907140120 ).

Bu meyanda, girişteki bazı ifadelerimi önemine binaen burada da tekrar etmek istiyorum: Biz herkesin iman sahibi olmasını arzularız, bunun için de gayret sarf ederiz. Aksi hal mümine mutlaka üzüntü verir. Zira Allah Teâla, her mükellefe Müslüman olmayı emretmiştir. İslam Hukukunun ortaya koyduğu şartlar dahlinde inanç hürriyeti de vardır. Bu hürriyetin verilmesi, Müslüman olamayanlar hakkında ahiret sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez. Bu hürriyet, sadece dünyada imtihanın gereği olarak irade/seçme hürriyetidir. Anayasa ve Medeni hukuk cephesinden bakıldığında ise kişilerin inanç ve düşünce özgürlüğü vardır. Ancak bu özgürlük başkalarının inancını zedeleme, özellikle kurumsal İslam’ın yıpratılması hürriyetini vermez. Bir de bu yıpratma, resmi görev başında yapılırsa, “görevi kötüye kullanmak” ve adını anmak istemediğim bir sıfat da söz konusu olur. Zira, kendisine tevdi edilen yüce sıfata güvenerek toplum/Müslüman teb’a, dinde en yetkili kişinin söz ve yazısını dinde delil olarak görmektedir. İşin bizi ilgilendiren yönü de burasıdır. Zira, köşesine çekilmiş, toplumun itikadına zarar vermeyen bir teoloğun fikirleri bizi ilgilendirmez. Ama dinini öğrenmek ve toplumu irşad etmek üzere İlahiyat’a gönderilen vatan evladının itikadını bozmayı amaçlıyorsa, bunu köşesine veya kürsüsüne çekilmek olarak kabul edemeyiz.

Bu yüzden birilerinin, “ben tezgahımı açtım, malımı satıyorum, sen de aç dileyen seni dinlesin kardeşim, niye beni eleştiriyorsun? deme hakkı yoktur. Çünkü “batılı tasvir, boş zihinleri çalar”. İlim irfan öğrenmek amacıyla o mekteplere gönderilen deli kanlı, benim çocuğumdur, yeğenimdir, yakınımdır, Müslüman kardeşimdir, aynı apartmanı, aynı mahalleyi, aynı şehri ve aynı vatanı paylaştığım yurttaşımdır… Oradan mezun olan aday, bugün değilse yarın gelip halkın okulunda, caminin kürsüsünde benim neslimi, benim vatandaşımı eğitecektir. Bu hususu göz ardı eden ulemanın sorumluluğu da ağırdır. (Örnek durum için bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=173  ; http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=174#20290785 ).

Görmez, görevden ayrılmıştır ama, Görmez’in fikir, söylem, makale ve kitapları devam etmektedir. Görmez’in bu yönü tanınmadıkça, bundan sonrada sabık DİB Başkanı olarak fikirlerine itibar edilecektir. 15 senedir yayınlarıyla, icraatlarıyla ve yerleştirilen personeliyle (sözüm ilgilisinedir) Diyanet’te meydana gelen tahribat da henüz ortadadır. En samimi bir yönetim de olsa bu tahribatın 30 yıldan aşağı düzeltilebilmesinin zor olduğunu düşünüyoruz.  (Örnek yayın olarak bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=118#202907140353 ).

Bu arada, Görmez ve Ekibi, tenkit edilen fikirlerinden dönüp tövbe ettiklerini ilan eder ve eski fikir ve icraatlarını da yok ederlerse, biz de kendilerini tebrik eder, buradan durumu ilan ederiz. Yok biz bu fikirlerde değiliz, isnadlar yanlıştır, diyorlarsa, kaynakların bir kısmı yukarıda verilmiştir. İlim ehli lütfen bunları değerlendirsin. İsterlerse biz, ilim ve ihlas ehli bir jürü huzurunda TV’de açık oturumda bu fikirleri ispatlamaya da hazır olduğumuzu belirtiriz. Bu yazılarımızın yüzlerce ilim ehli tarafından okunduğunu ve kontrol edildiğini de burada belirtmiş olalım. Allah onlardan razı olsun.

Allah (c.c.), imanımızı korumayı nasip etsin, hidâyetinden ayırmasın; Ümmet-i Muhammed’i şerlerden korusun; Dünyanın her yerinde, zulum altında inleyen, vatanları ellerinden alınan mazlumlara yardım eylesin! Vatanımıza ve değerlerimize göz diken hainlerin tuzaklarını da başlarına geçirsin. Hepimize basiretler ihsan etsin! Amin!

07.11.2017

Dr. Ahmet GELİŞGEN

 

Bu haber 2574 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




DR. AHMET GELİŞGEN

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!. MİSYONER MESAJLARINA DİKKAT!.

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi

Ahmet Gelişgen Hoca Diyanet'e Geri Dönüşü - Takdiri İlahi Gelişgen hoca kendisine birçok haksızlıkların yapıldığı kuruma geri döndü..

(c) 2014 - 2016 Bu web sitemizle biz kesinlikle bir inanca ve kişilere saldırı yapmıyoruz. Bu tamamen inandığımız değerlere, inanca saldıran bir zihniyeti deşifre ve bilgilendirme amacıyla, kaynak ve yorumlara dayalı özgür ifadenin savunulduğu bir web sitesidir. Olmamasını düşündüğünüz sayfa ve nedenlerini bize göndermeniz halinde, değerlendirip gerekli işlemi yapacağımızıda buradan bildiririz. Kaynak göstermek şartıyla alıntılar yapılabilinir! Reddiyeler.com - Ehli sünnet itikadı üzerine yazılan faydalı yazılar..
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign